17 Kasım 2009 Salı

Fatih Medreseleri

Dedemiz Ali Rıza Efendi'nin dersiam olarak görev yaptığı Fatih Medreseleri Osmanlı İmparatorluğunun en gözde eğitim kurumlarından biriydi. Sahn-ı Seman (8 Medrese) adıyla da bilinen bu medreseler, cami, medrese, kütüphane, darüşşifa, hamam ve kervansaraydan oluşan Fatih Külliyesi'nin bir parçasıydılar. Fatih Külliyesi İstanbul'un fethinden çok kısa bir süre sonra 1463-1470 yılları arasında inşa edilmiş dev bir sosyal kurumdur1. Yıllar boyunca çeşitli bölümleri yangın ve deprem nedeniyle zarar görmüş olan bu külliyeden günümüze Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet'in, eşi Gülbahar Hatun'un ve sonraki Valide Sultanlardan Nakşidil Sultan'ın türbeleri, bir kütüphane ve bir kısım medrese binaları kalmıştır.

Dedemiz Ali Rıza Efendi'nin hangi tarihte Fatih medresesine girdiğini henüz bilmiyoruz. Ancak 1866 yılı civarında eğitim amacıyla Drama'dan İstanbul'a geldiğini biliyoruz. 1907 yılında vefat ettiği gözününe alınırsa 19. yüzyılın ikinci yarısının büyük bir bölümünü Fatih medreselerinde geçirdiğini tahmin etmek çok yanlış olmaz. Dedemizin yaşadığı yıllardan bu yana bu medreseler bakımsıztan zarar görmekle birlikte çok büyük bir değişiklikten geçmemişlerdir. O zaman kütüphane binasında bulunan kitaplar Süleymaniye Külliyesi Kütüphanesine gönderilmiş, medrese bölümü kapatılarak Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Günümüzde medrese yapılarının bir kısmı Fatih Yüksek Öğretim Öğrenci Yurdu olarak işlev görmektedir2, diğer kısımları ise restorasyondan geçmektedir. Medrese yapılarının iç avlusundan çekilmiş bir fotoğrafını yukarıda görebilirsiniz.


Yanda Fatih Külliyesinin Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından 1973 yılında yapılan çizimini görebilirsiniz. Medrese binaları Fatih Camii'nin her iki tarafında yer almaktadır. Caminin kuzeyinde bulunan 4 medreseye Karadeniz (Bahr-i Siyah) Medreseleri, güneyinde bulunan medreselere de Akdeniz (Bahr-i Sefid) Medreseleri adı verilmektedir3. Ayrıca Fatih Camiinin her iki tarafındaki 4 medrese kendi aralarında Baş Kurşunlu, Çifte Baş Kurşunlu, Çifte Ayak Kurşunlu ve Ayak Kurşunlu adlarıyla adlandırılmışlardır. Medreselerin planına bakacak olursak her iki taraftaki 4 medresenin ortada bulunanları bitişiktir. Bu nedenle bu bitişik medreseler Çifte Baş Kurşunlu ve Çifte Ayak Kurşunlu adlarıyla anılmaktadır. Akdeniz ve Karadeniz taraflarındaki medreselerin toplam sayısı 8'dir ve bu nedenle de Fatih Medreseleri Sahn-ı Seman yani Sekiz Medreseler adıyla anılmışlardır.

Her medresede kendi içinde bir meydan etrafında düzenlenmiş 19 oda ve bu odalara göre daha büyük ve daha yüksek bir ders­ane bulunmaktadır. Odaların 2'si hocalara, 2'si diğer hizmetlilere, geriye kalan 15'i ise öğrencilere ayrılmıştı. Medrese öğrencileri bu odalarda yatar ve dersaneden eğitim görürlerdi. Her odanın bir pence­resi, bir ocağı, kandil koyma yeri ve bir rafı vardı. Medrese dersanelerinin arkasında yer alan geniş avlularda 4 tane tuvalet ve banyo bulunmaktadır. Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmaktaydı.

Çizimden görülebileceği gibi dedemizin yaşadığı yıllarda yüksek okul düzeyinde eğitim veren bu medreselerin herbirisinin arkasında Tetimme ya da Musıla-i Sahn adı verilen alt dereceli eğitim kurumları bulunmaktaydı. Liseye karşılık gelebilecek bu medreseler öğrencileri daha yüksek derecedeki medreselere hazırlamak için eğitim yaparlardı. Ancak yanda görülen uydu fotoğrafından görüleceği gibi bu binaların Akdeniz tarafında bulunanları 1928 yılında Fevzi Paşa Caddesinin yapımı sırasında yıkılmışlardır. Karadeniz tarafındaki Tetimme binaları ise kısmen mevcut olmakla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından büyük değişiklikliklere uğratılmışlardır. Kubbeleri yıkılarak kiremitlerle kaplı düz çatılara dönüştürülmüştür. Bu yapıların orta kısmındaki eski tetimme okulu günümüzde Şeyhülislam Hayri Efendi İlköğretim Okulu olarak eğitim vermektedir.

Bu yazıda dedemiz Ali Rıza Efendi'nin ders verdiği, belki de dersiam olmadan önce kendisinin eğitim gördüğü mekanı tanıtmaya çalıştık. Bu binaların büyük bir bölümü günümüze kadar ulaşmış olduğu için dedemizin yaşadığı bu ortamı görme ve hissetme şansımız halen mevcuttur.

Kaynaklar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder