7 Mayıs 2010 Cuma

1898 Yılında Ali Rıza Efendi'nin katıldığı huzur dersleri: Orijinal Belgeler

Bilindiği gibi Dramalı Ali Rıza Efendi 1897-1906 yılları arasında 11 kez Ramazan aylarında Yıldız Sarayı ndaki Çit Kasrında Osmanlı padişahı II. Abdülhamit'in huzurunda icra edilen huzur derslerine katılmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde (BOA) Bab- Fetva Meşihat Dairesiyle (Şeyhülislamlık) Yıldız Sarayı Mabeyin dairesi (Özel Kalem Müdürlüğü) arasında 1898 yılında Huzur derslerinin düzenlenmesi ile ilgili yapılmış yazışmaların aslını elde etmiş bulunuyoruz. BOA Yıldız Mütenevvî Maruzat Evrakı Dosya No:171 Gömlek No:58'de yer alan bu belgeler Dramalı Ali Rıza Efendi'nin 8 meclisten oluşan huzur derslerinin 7incisine muhatab olarak katıldığını hiç kuşku bırakmayacak bir şekilde belgelemektedir. Belgenin sağ üst köşesindeki antette Bab-ı Fetva ibaresi bulunmakta, başlık kısmında ise aşağıdaki cümle yer almaktadır:

Adet-i müstehene-i saltanat-ı seniyyeden olduğu üzere işbu şehr-i ramazan mağfiret-i nişanda huzur-ı lami el-nur hazret-i hilafet-penahide kıraat olunacak tefsir-i şerif derslerinde bulunması lazım gelen da'iyenin esamisini beyn defterdir.

Yandaki resimde belgede Dramalı Ali Rıza Efendi'nin adının geçtiği kısım büyütülerek gösterilmiştir. Unutulmamalıdır ki 1898 yılı, Ali Rıza Efendi'nin huzur derslerine katıldığı yıllardan sadece ikincisidir. Bu tarihten sonra kendisi 9 yıl daha huzur derslerine katılacak, her geçen yıl giderek daha da yüksek meclislere terfi edecektir. 1906 yılında 3. meclise kadar ulaşmış olan Ali Rıza Efendi eğer daha da uzun yaşasaydı kuşkusuz ki mukarrirlik düzeyine kadar erişecekti.

Belgenin geri kalan kısmı Ali Rıza Efendi'yle birlikte huzur derslerine katılan diğer din adamlarının tam listesidir. Huzur derslerinin icra edildiği meclislerin sayısı ve her meclise katılan din adamlarının sayısı yıldan yıla değişmektedir. 1898 yılında huzur dersleri 8 meclis halinde toplanmıştır. Her meclise katılan din adamlarının sayısı 15'ti. Arşivlerde bulduğumuz 1898 yılındaki huzur derslerine katılan toplam 120 kişinin adlarını içeren bu belgenin yeni harflerle transkripsiyonu şöyledir:

1. Ders-i Evvel (Yani Birinci Ders)

Mukarrir Gümülcüneli Ahmed Asım Efendi
Moralı Murtaza Efendi
Sinoplu Hafız Ebubekir Lütfi Efendi
Ordulu Hacı İbrahim Zühtü Efendi
Vodineli Mustafa Şevki Efendi
İstanbullu Muhammed Nuri Reyhan Efendi
Hadımlı Hacı Muhammed Ziyaeddin Efendi
Alâiyeli Abdullak Fehmi Efendi
Sivaslı Mustafa Asım Efendi
Ahıskalı Muhammed Nuri Efendi
Tikveşli Hasan Tevfik Efendi
Cumaiatikli Ahmed Hulusi Efendi
İzmitli Hacı Mustafa Asım Efendi
İvraçalı Süleyman Hulusi Efendi
Osmanpazarlı Yunus Efendizade Hamdi Efendi

2. Ders-i Sâni (İkinci Ders)

Mukarrir Tikveşli Yusuf Ziyaeddin Efendi
Balıkesirli Hafız Ahmed Nureddin Efendi
Kastamonulu Ebubekir Sıtkı Efendi
Sivaslı İbrahim Zühtü Efendi
Dağistanlı Abbas Fevzi Efendi
Rizeli Osman İlmi Efendi
İstanbullu Muhammed Haşim Efendi
Ahıskalı Ali Rıza Efendi
Kozlucalı Ali Rıza Efendi
Tırnovalı Mahmut Hilmi Efendi
Rizeli Muhammed Ferhad Efendi
Kastamonulu Hacı Hasan Şevki Efendi
Göynüklü Ali Raik Efendi
Sultanyerli Yusuf Ziyaeddin Efendi
Tırnovalı Mustafa Zühtü Efendi

3. Ders-i Sâlis (Üçüncü Ders)

Mukarrir İstanbullu Muhammed Eşref Efendi
Kastamonulu Ali Rıza Efendi
Borlulu Ahmed Raşit Efendi
Yozgatlı Ahmed Vasfi Efendi
Kayserili Ali Rıza Efendi
Tokatlı Mustafa Vehbi Efendi
Bolulu Muhammed Tahir Efendi
Kayserili İbrahim Hakkı Efendi
Şirvanlı Muhammed Halid Efendi
Lüleburgazlı Muhammed Eşref Efendi
Eğinli Hafız Muhammed Hulusi Efendi
İstanbullu Muhammed Es'ad Efendi
Ankaralı Hüseyin Efendi
Pravişteli Hafız Mustafa Efendi
Ahıskalı Muhammed Âkil Efendi

4. Ders-i Râbi (Dördüncü Ders)

Mukarrir Dramalı Hacı İsmail Hakkı Efendi
Tokatlı Hoca Ahmed Efendi zade Hacı
Nureddin Efendi
Borlulu Abdülhalim Efendi
Dağistanlı Mustafa Efendi
Üsküplü Muhammed Rıfat Efendi
İskilipli Muhammed Hilmi Efendi
Karahisarsahipli Ahmed İlhami Efendi
Karamanlı Hacı Mustafa Asım Efendi
Şehrî Ahmed Ramiz Efendi
İskilipli Muhammed Şakir Efendi
Akşehirli Muhammed Lûtfi Efendi
Ankaralı Ali Rıza Efendi
Pizrenli Zeynelâbidin Efendi
Hadımlı Muhammed Nuri Efendi
Dağistanlı Zekeriya Efendi

5. Ders-i Hâmis (Beşinci Ders)

Mukarrir Şeyh Hulusi Efendi zade Abdülkadir Raşit Efendi
Samsunlu Halil Efendizade Hafız Muhammed Kâmil Efendi
Nevşehirli Hafız İbrahim Efendi
Rizeli Muhammed Hâşim Efendi
Trabzonlu Süleyman ef, zade Muhammed Hamdı Efendi
İstanbullu Hüseyin Hüsnü Efendi
Düşembeli Ahmed Hamdi Efendi
Nevşehirli Abdullah Hilmi Efendi
Ohrili Ali Necati Efendi
Batumlu Osman Şükrü Efendi
Ahıskalı Hasan Recep Efendi
Trabzonlu Abbas Şükrü Efendi
İlbasanlı Ali Murtaza Efendi
Hadımlı İbrahim Ethem Efendi
Demircili Ahmed Sıtkı Efendi

6. Ders-i Sâdis (Altıncı Ders)

Mukarrir Ermenaklı Muhammed Ayni Efendi
İlbasanlı İbrahim Hakkı Efendi
İçelli Mustafa Asım Efendi
Tırnovalı Numan Efendi
Aksaraylı Mustafa İzzet Efendi
Ahıskalı Osman Safiyüddin Efendi
Trabzonlu Ali Rıza Efendi
Aksaraylı Yusuf Efendi
Kalâcıklı Hafız Muhammed Şükrü Efendi
Gümüşhaneli Ahmed Efendi
Gümülcüneli Ali Haydar Efendi
Çırpanlı Muhammed Efendi
Aydoslu Sadullah Efendi
Rizeli Ömer Efendi
Karahisarışarkili Hüseyin Fahrüddin Efendi

7. Ders-i Sâbi (Yedinci Ders)

Mukarrir Gümülcüneli Hacı Hasan Hilmi Efendi
Tırnovalı Hafız Muhammed Hilmi Efendi
Sinoplu Hafız Ahmed Ragıp Efendi
Trabzonlu Ali Alâeddin Efendi
Menlikli îsmail Efendi
Aydınlı Mustafa Hilmi Efendi
Ahıskalı Ali Şevki Efendi
Niğdeli Muhammed Hilmi Efendi
Harputlu Hasan Naimî Efendi
Oflu îsmail Efendi
Batumlu Hasan Efendi
İstanbullu Hafız Muhammed Şevki Efendi
Dramalı Ali Rıza Efendi
Bayramiçli Muhammed Halim Efendi
Ahıskalı Muhammed Şakir Efendi

8. Ders-i Sâmin (Sekizinci Ders)

Mukarrir Tosyalı İsmail Zühtü Efendi
izmitli Ali Rıza Efendi
Demirhisarlı Mustafa Zühtü Efendi
Karaağaçlı Abdürrahman Efendi
Darüîmaarif sabık muallimi Kastamonulu Süleyman Hilmi Efendi
Üsküdar Dersiamlarından İsmail Hakkı Efendi
Zaferanborlulu İsmail Necati Efendi
Babadağlı İbrahim Efendi
Kardiçalı Ali Recai Efendi
Eğinli Hacı Muhammed Efendi
Ankaralı Hacı Muhammed Nailî Efendi
Ordulu Ahmed Remzi Efendi
Kastamonulu Mustafa Şükrü Efendi
Kastamonulu Mustafa Asım Efendi
istanbullu Muhammed Tevfik Efendi


Yukarıda belge meşihat (şeyhülislamlık kurumu) tarafından padişaha sunulurken yanına zamanın şeyhülislamı Mehmed Celaleddin Efendi tarafından imzalanmış Yıldız Sarayı Baş Kitabet Dairesi antetli bir kağıdın üzerine yazılmış bir yazı daha eklenmiştir. Yandaki resimde kopyası görülen bu belgenin yeni harflerle transkripsiyonu şöyledir:


YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU
Baş Kitabet Dairesi

Tezkere-i Resmiye-i Meşihat Suretidir.

Atufetlu Efendim Hazretleri,

Adet-i müstehne-i saltanat-ı seniyyeden olduğu üzere işbu şehr-i ramazan mağfiret-i nişanda huzur-ı fuyuzat-neşur hazret-i hilafet-penahide kıraat olunacak tefsir-i şerif derslerinde bulunması lazım gelen mukarrir ve muhatab efendilerin esamisini mübihe tanzim olunan defter-i manzur şevket-vufûr cenab-ı padişahı buyurulmak üzere mutuben arz-u takdim kılındı efendim.

Şeyhülislam Mehmed Cemalleddin
15 Şaban 1315/28 Kanunuevvel 1313



Belge Ramazandan 15 gün önce yani 9 Ocak 1898 günü hazırlanmıştır. Belgeyi imzalayan kişi 1891-1908 yılları arasında 17 yıl II. Abdülhamit'in şeyhülislamlığını yapmış olan ve yanda fotoğrafı görülen Mehmed Cemaleddin Efendi'dir. Osmanlı tarihinde en uzun süre görev yapmış ikinci şeyhülislam olma ayrıcalığını taşıyan Cemalledin Efendi'nin görev süresi tam Dramalı Ali Rıza Efendi'nin görevinde en yüksek yere geldiği döneme rastgelmektedir. Şüphesiz ki bu iki şahıs birbirlerini çok iyi tanımaktaydılar. Ayrıca Mehmed Cemalledin Efendi'nin görev süresi Ali Rıza Efendi'nin kardeşi İbrahim Edhem Efendi'nin 1891-1895 yıllarında Meşihat Dairesinin Fetvahane Pusula Odasındaki görev süresiyle çakışmaktadır. Yani şeyhülislam Mehmed Celaleddin Efendi, Ali Rıza Efendi'nin kardeşi İbrahim Edhem Efendi'nin doğrudan patronuydu.

6 Mart 2010 Cumartesi

Ali Rıza Efendi'nin yakınında yatan kişiler

Ali Rıza Efendi'nin solunda Latin harfleriyle yazılmış bir mezar yer almaktadır. Vefat tarihini fotoğraftan okuyamadığımız 1870 doğumlu Hacı Hafız Ömer Efendi'nin kitabesinde şu ifade yer almaktadır:

Meşahir-i hiffazdan İstanbul darülhüffaz muallimi ve eski Molla Gürani imamı Hacı Hafız Ömer Efendi Ruhuna Fatiha D. 1286 ö. 7.5.?

Ali Rıza Efendi'nin sağ tarafında ise Drama'nın Kobalişta köyünden gelmiş bir baba-oğul yanyana yatmaktadır. Bu baba-oğuldan baba olanı Abdurrahman Efendi, dedemiz Ali Rıza Efendi'den sadece 1 sene önce 1906 yılında vefat etmiştir. Kitabesinde şunlar yazmaktadır:

Ah minelmevt Drama sancağının Kobalişta karyesi hanedanından Topkapı Merkez Rüşdiyesi müdürü merhum Abdurrahman bin Hacı Mehmed Efendinin ruhuna Fatiha R. 1322 H. 1324

Rüştiye müdürü olmasına rağmen mezartaşı fesli değil, kavuklu olan Abdurrahman Efendi'nin aynen Ali Rıza Efendi gibi Dramalı olması ilgi çekicidir.

Abdurrahman Efendi'nin sağında ise oğlu Mustafa Necati Efendi Efendi yatmaktadır. Mustafa Necati Efendi babasından sadece 7 yıl sonra 1913 yılında vefat etmiştir. 22 yaşında vefat etmiş olduğunu kitabesinden anlıyoruz. Fesli bir başlık taşıyan mezarın, şiirsel bir şekilde yazılmış olan kitabesi şöyledir:

Ah minelmevt
Azrail gelip çöktü sineme kırmadı aman
Henüz kadem basmadım yirmi üç yaşıma heman
Dünyada murad almadan cenane oldum revan
Valide ve ihvana sabırlar vere ol rahim rahman
Kobaliştalı Abdurrahman Efendi mahdumu
? Mustafa Necati Efendi ruhuna fatiha
Şevval 1331



Ali Rıza Efendi'nin ayak ucunda ise Zeynep hanım adında bir kadının mezarı yer alır. Ali Rıza Efendi'nin mezarından daha eski olan bu mezar 1901 yılında defnedilmiştir ve kitabesi şöyledir:

Ah minelmevt deştevi muhacirlerinden hacı mukavveşzade Hasan ağanın kerimesi ve saatli bakkal Sadık efendinin halilesi Zeynep hanımın ruhiyçün fatiha Sene 1319






Zeynep hanımın mezarının hemen ayak ucunda ise yıkılarak kısmen toprak altında kalmış Süleyman Efendi adında bir din adamına ait bir mezartaşı vardır. Ali Rıza Efendi'nin civarındaki diğer mezarlara göre çok daha eski olan bu mezar 1809 yılına aittir. Muhakkak adı verilen diğer kitabelere göre daha süslü bir yazı çeşidiyle yazılmıştır. Üzerinde şu ifade yer almaktadır:


Hüvelbaki Merhum ve mağfur El-yed rahmet-i rabb El-gaffur Molla Hüsrev camii şerifi imamı Süleyman efendinin ruhiyçün fatiha sene 1223




Ali Rıza Efendi'nin eşi Fatmat-üz Zehra hanımın mezarının ve Mehmet Ali Beyin çok küçük yaşta vefat etmiş bir kızının da Ali Rıza Efendi'nin mezarının yakınında olması gerekiyor. Ancak şu ana kadar ninemizin mezarına rastlayamadık. Bu konudaki raştırtırmalarımızı sürdürmekteyiz.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Ali Rıza Efendi'nin mezarını bulundu!

6 ay süren geniş çaplı araştırmalarımız sonucu Dramalı Ali Rıza Efendi'nin mezarını bulmanın mutluluk ve kıvancını yaşıyoruz. Sevgili dedemiz (Ruhu Şad Olsun!) Ali Rıza Efendi'nin mezarını 16 Şubat 2010 günü saat 15:50'de Edirnekapı Mezarlığı Necatibey Şehitliği 2 numaralı adada tespit etmiş bulunmaktayız. Yandaki resimde görüleceği gibi mezarın üzerindeki kitabe, 12 Kasım 2009 günkü Ebül'ula Mardin başlıklı yazımızda Huzur Dersleri kitabının II.-III. cildinin 925. sayfasından alıntı yaparak yayınladığımız metinle kelimesi kelimesine uyuşmaktadır:

Âh minelmevt

Huzûrı hümayunı mülûkâne dersi şerifi muhâtablarından ve Fâtih dersiâmlarından Drama kazâsına tâbi Kavaklı kariyeli Ali Rızâ Efendinin rûhiyçin Fâtiha.

Sene 1325, fi 14 Rebiülevvel, sene 1323, fi 14 Nisan


Mezarın üzerindeki yazının elimizdeki kaynaklarla tamamen uyuşması doğru mezarı bulduğumuz konusunda en küçük bir kuşku bile bırakmamaktadır. Resimde görüldüğü üzere definden bu yana 103 yıl geçmesine rağmen mezarın durumu çok iyidir. Kitabesi üzerinde, civarındaki diğer mezartaşlarıyla birlikte son yıllarda bir restorasyon yapılmış. Üzerindeki Osmanlıca harfler sarı yaldızla, zemini ise yeşil boyayla boyanmıştır. Mezarın baş kısmındaki kitabenin yanısıra ayak kısmında bir de ayaktaşı bulunmaktadır. Necatibey Şehitliğinde 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar 500 yılı içeren bir döneme ait mezarlar bulunmaktadır. Ancak mezarların çoğu 19. yüzyılın son yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısını içeren 100 yıllık döneme aittir.


Ali Rıza Efendi'nin mezarının yeri konusundaki araştırmalarımızı 20 Kasım 2009 tarihinde yayınladığımız Edirnekapı Mezarlığı başlıklı yazıda açıklamıştık. Huzur Dersleri kitabında bulduğumuz yönlendirme mezarın yerini bulmamız açısından son derece önemliydi. Ancak bu kitabın 1966 yılında yayınlanması ve 1970'li yıllarda Edirnekapı Mezarlığının ortasından Çevreyolu ve giriş-çıkış rampalarının geçmesi işimizi büyük ölçüde zorlaştırdı. Yol inşaatından binlerce Osmanlı mezarının etkilendiğini öğrendik. Bu mezarların taşları çevreyolundan biraz daha uzakta yer alan Emin Baba Tekkesi'nin yanındaki Mısır Tarlası denilen araziye taşınarak gelişigüzel terkedilmiştir. Yandaki resimde görüldüğü gibi Mısır Tarlası'ndaki mezartaşlarının bazısı dikey, bazısı yatay durumdadır. Gördüğümüz kadarıyla mezartaşlarının çoğu naaşlarından ayrılmış durumdadır.

Dramalı Ali Rıza Efendi'nin mezarının yol inşaatının yapıldığı yerde bulunan diğer mezarlar gibi Mısır Tarlası'na taşınmış olması şiddetle muhtemeldi. Mezarın İbn-i Kemal Türbesi'ne yakın olduğu Huzur Dersleri'nde belirtilmişti, ancak ne kadar yakın olduğunu bilmemiz imkansızdı. İbn-i Kemal Türbesi'nin halen Edirnekapı Mezarlığı'nda mevcut olduğunu biliyorduk, ancak bu türbenin asıl yerinde mi bulunduğu, yoksa başka bir yere mi taşındığı konusunda çeşitli kitaplarda çelişkili bilgilere rastladık. Eğer İbn-i Kemal Türbesi aslî yerinden başka bir yere taşınmış olsaydı, Ali Rıza Efendi'nin mezarının bu türbeye yakın olduğu bilgisi artık hiçbir işimize yaramayacaktı. Eğer Ali Rıza Efendi'nin mezarı Mısır Tarlası'na taşınmış olsaydı, mezartaşı, bazıları çökmüş ve toprak altında kalmış binlerce diğer mezartaşı arasında samanlıkta iğne arar gibi bulunması son derece zorlaşmış olacaktı.

16 Şubat 2010 günü öğleden sonra Edirnekapı Mezarlığında yaptığımız araştırmalarımızı mezarın Necatibey Şehitliği denilen bölümünde yoğunlaştırdık. Mezarın bekçileri İbn-i Kemal Türbesi'nin Necatibey Şehitiği'nin 2. ada denilen bölümünde bulunduğunu söylediler. Bu bölümü gittiğimizde İbn-i Kemal Türbesi'nin çevre yolunun yamacında yer aldığını, 2. adanın Edirnekapı-Rami Yolu, Çevre Yolu ve Çevre Yoluna kuzey yönünde birleşen(Haliç Köprüsü) giriş rampası arasında kalmış üçgen biçiminde küçük bir ada olduğunu gördük. Adada harf devrimi öncesi ve harf devrimi sonrasından kalma mezarlar karışık olarak yer almaktaydı. Osmanlıca kitabeleri okuya okuya mezarı taradığımızda saat 15:50'de Ali Rıza Efendi'nin mezarını bulduk.

Ali Rıza Efendi'nin mezarı Latin Alfabesiyle yazılmış mezarları içeren Uğuryol Aile Mezarının hemen önünde bulunmaktadır. Solunda gene yeni harflerle yazılmış Hacı Hafız Ömer mezarı, sağında ise 3-4 tane Osmanlıca mezarlar bulunmaktadır.

Dedemizin mezarın yol inşaatından kurtulmasını bir mucize olarak kabul ediyoruz. Onun mezarını bulmak bizi ona daha da yakınlaştırdı. Adeta ailemizin Osmanlı geçmişiyle bağlantısı yeniden kuruldu. Artık Dramalı Ali Rıza Efendi sadece hafızalarda yaşayan ve kağıt üstünde kalmış birisi değil. 103 yıl önce Fatma Zehra hanım, Mehmet Ali Bey ile küçük kardeşleri Remzi ve Mahmut'un yanında durup dua ettikleri mezarın yanıbaşında artık biz de durabiliyor ona Fatiha okuyabiliyoruz. Büyük dedemiz Ali Rıza Efendi sanki bize kendisine gelen yolu gösterdi. Allah rahmet eylesin! Nur içinde yat!

26 Ocak 2010 Salı

Vekaletname

Dramalı Ali Rıza Efendi 27 Nisan 1907 tarihinde vefat ettiğinde büyük oğlu Mehmet Ali Bey 23 yaşında, Remzi Bey 8 yaşında, Mahmut Bey ise 5 yaşındaydı. Ali Rıza Efendi'nin dul eşi Fatma Zehra Hanım eşinin vefatından sonra gelenek olduğu üzere 40 gün beklemiş, 41. günde kendisine ve çocuklarına maaş bağlanması işlemlerini yürütmek için, büyük oğlu Mehmet Ali Bey'e yanda görülen vekaletnameyi vermiştir. Bu vekaletnameyi bize ileten sayın Gültekin Hanım ve Deniz Bey'e sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Eminönü'ndeki Ahi Çelebi Mahkemesine verilen bu vekaletname günümüzdeki Türkçeyle şöyledir:

Yüce İstanbul'da Molla Gürani Mahallesinde sekiz numaralı evde oturan merhum Dramalı Ali Rıza Efendi'nin eşi ve aşağıda adları yazılı küçük yaştaki çocuklarının annesi, işlerinin görülmesi için vefatından önce vasi olarak belirlenmiş Halil kızı Fatma Zehra Hanım, mahkeme nezdinde talepte bulunup sözügeçen rahmetlinin benimle olmuş oğulları Ahmet Remzi ve Mahmut Efendilere emekli sandığından tahsis olan maaşımızı almak için gerekli işlemleri yapmak, ve makbuzunu bana vermek üzere, yetişkin oğlum Mehmet Ali Efendi'ye genel vekalet vererek namıma hareket etmeye vekil tayin ettim dedi, istenenlerin yapılması talebiyle yazıldı.

Öncelikle bu vekaletnameden Ali Rıza Efendi'nin eşi Fatma Zehra Hanımın baba adının Halil olduğunu öğreniyoruz. Fatma Zehra Hanım günümüzdeki Bulgaristan'ın Plevne kentinde doğmuş ve büyümüştü. Büyük oğlu Mehmet Ali Bey'in 1884 yılında doğmuş olmasından yola çıkarak 1882-1883 yıllarında Ali Rıza Efendi'yle evlenmiş olduklarını tahmin edebiliriz. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Gazi Osman Paşa kumandanlığında gerçekleşen ünlü Plevne Savunması sona erip Plevne düştükten sonra bölgede yaşayan Türklerin kitleler halinde İstanbul'a muhacir olarak geldiklerini biliyoruz. Fatma Zehra Hanımın 1878 yılında Plevne'den İstanbul'a gelip 4-5 yıl sonra Ali Rıza Efendi'yle evlendiği sonucuna varıyoruz.

Yukarıda görülen vekaletname Ahi Çelebi Mahkemesine verilmiştir. Kaynaklardan Ahi Çelebi Mahkemesinin Eminönü semtinde yanda resmi görülen Rüstem Paşa Camii'nin yanında yer aldığını biliyoruz. Mahkeme büyük ihtimalle resimde görülen kubbeli küçük binalarda yer almaktaydı. Nitekim günümüzde camiinin yanındaki sokağın adı Mahkeme Sokaktır, adını eskiden bu mevkide yer alan Ahi Çelebi Mahkemesinden almaktadır.

8 Aralık 2009 Salı

Son dönem Osmanlı uleması hakkında yayınlanmış kitaplar

  1. Sicil-i Osmani zeyli:son devir Osmanlı meşhurları ansiklopedisi, Mehmet Zeki Pakalın, Türk Tarih Kurumu, Ankara, ISBN 9789751620538, 2008.
  2. Osmanlı Müellifleri, Bursalı Mehmet Tahir, Meral Yayınevi, 1972.
  3. Türk meşhurları ansiklopedisi: edebiyatta, sanatta, ilimde, harpte, politikada ve her sahada şöhret kazanmış olan Türklerin hayatları eserleri, İbrahim Alâettin Gövsa, İstanbul, 1946.
  4. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad mecmuaları fihristi, Abdullah Ceylan, İstanbul: Diyanet İşleri Başkanlığı, ISBN 9751903556, 1991.
  5. Huzur Dersleri, Ebül'ula Mardin (2 ya da 3 cilt) ve İsmet Sungurbey, Ismail Akgün Matbaası, 1951 ve 1966.
  6. Huzur Dersleriyle ilgili konuşmalar, Kütüphane Kayıt Numarası, Semiha Omay, 1965.
  7. Son devir Osmanlı uleması:ilmiye ricalinin teracim-i ahvali, Sadık Albayrak (5 ciltlik kitap), 1996.
  8. Osmanlı ulema biyografilerinin arşiv kaynakları, Hümeyra Zerdeci, Ankara: Türk Diyanet Vakfı, ISBN 9753895348, 2008.
  9. Şeyhülislamlık (Bab-ı Meşihat) Arşivi defter kataloğu, Bilgin Aydın, İlhami Yurdakul and İsmail Kurt, İstanbul: TDV, İslam Araştırmaları Merkezi, ISBN 9753894635, 2006.

3 Aralık 2009 Perşembe

İbrahim Edhem Efendi

Ali Rıza Efendi'nin torunlarının nesilden nesile aktardıkları bilgilere göre Ali Rıza Efendi'nin kendisinden 4 yaş küçük ve aynen kendisi gibi ulema sınıfına dahil İbrahim Efendi adında bir erkek kardeşi vardı. Ali Rıza Efendi'nın babası olan Veli Efendi ve annesi olan Ayşe Hanım, bu iki kardeşi 1866 yılında beraberce Drama'dan İstanbul'a okumak için gönderdiler. Eğitime çok önem verdikleri anlaşılan bu anne-baba ergenlik çağındaki oğullarını, kendileri gibi çiftçi olarak yetiştirmektense, uzak bir şehre göndermeyi göze almış, uzak görüşlü insanlardı. İstanbul Müftülüğündeki Meşihat Arşivlerini araştırdığımızda Hicri 1250-1300 yılları arasında hizmet vermiş ulema arasında üç tane Drama doğumlu İbrahim Efendi'ye rastlıyoruz. Bunlar arasında sadece bir tanesinin babasının adı Veli'dir ve her bakımdan Ali Rıza Efendi'nin kardeşi İbrahim Efendi'nin tanımına uymaktadır. Hümeyra Zerdeci tarafından hazırlanan, 2005 yılında Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları tarafından yayınlanmış Osmanlı Ulema Biyografilerinin Arşiv Kaynakları başlıklı kitabın 56. sayfasında bu İbrahim Edhem Efendi adlı kişiye ait bilgilerin Meşihat Arşivlerinde 36 numaralı dosyada bulunduğu belirtilmektedir. Sadık Albayrak'ın hazırladığı, İstanbul Belediyesi tarafından 1996 yılında yayınlanmış 5 ciltlik Son Devir Osmanlı Uleması adlı eserin 184. sayfasında bu kişinin kısa bir özgeçmişi verilmiştir. Yukarıda solda görülebilen bu sayfadaki özgeçmiş şöyledir:

İBRAHİM EDHEM EFENDİ (Dramalı)

Çiftçi sınıfından Veli Efendi'nin oğlu olup 1267 h. senesinde Drama'da doğmuştur. 1283 h. senesinde İstanbul'a gelerek Otlukçu Yokuşunda Abdülhalim Efendi Medresesine kaydolmuştur. Hafız Paşa Camiinde Astaneli (İstanbullu) Hafız Şakir Efendi'den 1300 h. senesinde icâzet almıştır. 1305 h. senesinde Fetvahane'de imtihan olarak ayrıca şehadetname almıştır.

Fatih Camii dersiâmlarından iken 1301 Teşrinievvel'de dersiâm maaşı almağa başlamış ve Mayıs 1308'de Fetvahane Pusula Odası Müsevvitliği'ne tayin edilmiştir.

5 Safer 1305'de İbtidaî Hariç İstanbul Müderrisliğine nail olmuştur.
15 Ramazan 1312'de vefat etmiştir. (Dosya:36)


Bu özgeçmişten Ali Rıza Efendi'yle, kardeşi İbrahim Edhem Efendi'nin 1866 yılında Drama'dan İstanbul'a geldiklerini anlıyoruz. O tarihte Ali Rıza Efendi 19 yaşında, kardeşi İbrahim Edhem Efendi ise 15 yaşında bulunuyordu. Bu özgeçmişte İbrahim Edhem Efendi hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahip olabiliyoruz. Her iki kardeşin de Fatih Medresesinde mücaz (icazetli) dersiamlık düzeyine ulaşmaları oldukça ender rastlanır bir başarı olsa gerek! Ali Rıza Efendi hakkında henüz bu kadar ayrıntılı bir bilgiye sahip değiliz. Ancak iki kardeşin birlikte aynı medreseye yazılmış oldukları tahmin edilebilir. İbrahim Edhem Efendi'nin İstanbul'a ilk geldiğinde kaydolduğu Abdülhalim Efendi Medresesi'nin üzerinde bulunduğu sokak olan Otlukçular Yokuşu günümüzde de mevcuttur ve yandaki haritada görüleceği gibi Fatih Camii'nin iki sokak ilerisinde yer almaktadır.

İbrahim Edhem Efendi'nin hocası İstanbullu Hafız Şakir Efendi o zamanın en ünlü ulemasından biriydi. Çok sayıda ulemaya icazet vermiş muciz bir din adamı olduğu gibi, huzur derslerine hem muhatap, hem de muharrir olarak 20 sene boyunca katılmıştır.

İbrahim Ethem Efendi'nin yaşamının son 4 yılında çalışma yerinin Fetvahane olduğunu anlıyoruz. Fetvahane şeyhülislamlık makamına bağlı fetva dairesiydi. Bu daire bir çeşit anayasa mahkemesi olarak düşünülebilir. Müftüler ve şer'iyye mahkemeleri çeşitli dinî ve hukukî konularda düştükleri çelişkileri çözmek üzere şeyhülislamlık makamınında yer alan bu daireye başvururlardı. Fetvahane "Pusula Odası", "Fetva Odası" ve "İlamat Odası" olmak üzere 3 bölümden oluşurdu. Pusula Odası başvuru sahiplerinin sorularını saptayan ve bir pusula ile bu soruları Fetva Odası'na ileten bölümdü. İbrahim Edhem Efendi'nin işte bu Pusula Odasında müsevvit olarak yani müdür yardımcısı olarak çalıştığını anlıyoruz.

İbrahim Edhem Efendi'nin 1305 yılında ulaştığı İbtidaî Hariç İstanbul Müderrisliği ünvanı ise medreselerin ilk ve ortaokul düzeylerine hocalık yapma ruhsatını elde ettiği anlamına gelmektedir. Osmanlı döneminde müderrisler dereceleri yükseldikçe aşağıda kademelere ulaşabilirlerdı:

  • İbtidaî Hariç (ilkokul ve ortaokul)
  • Hareketi Hariç
  • İbtadaî Dahil (ortaokul ve lise)
  • Hareketi Dahil
  • Muselâ-i Sahn (lise)
  • Sahn-ı seman (üniversite)
  • İbtidaî Altmışlı
  • Hareketi Altmışlı
  • Musilâ-i Süleymaniye
  • Hamise-i Süleymaniye
  • Süleymaniye medreseleri

Mehmet Ali Bey

1911 yılında çekilmiş yandaki fotoğrafta Dramalı Ali Rıza Efendi'nin büyük oğlu Mehmet Ali Bey, küçük kardeşi Mahmut Bey ile birlikte görülmektedir. Fotoğrafın çekildiği tarihte Mehmet Ali Bey 27 yaşında, Mahmut Bey ise 9 yaşındaydı. Dramalı Ali Rıza Efendi 4 yıl önce vefat etmişti, aynı yıl içinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasında Trablusgarp Savaşı patlak verecekti. Babalarının memleketi olan Drama'nın Osmanlıların elinden çıkmasına 1 yıl gibi kısa bir süre kalmıştı. 1371 yılında Osmanlılar tarafından Çirmen Muharebesi ile fethedilmiş bu bu şehir, Ali Rıza Efendi'nin bütün yaşamı boyunca bir Osmanlı şehri olarak kalmıştı. Ancak 540 yıl sonra bu toprakların kaderi değişmek üzereydi.Şehir bir daha dönmemek üzere Türklerin elinden çıkmak üzereydi.
Yandaki belge Mehmet Ali Bey'in araştırmalarımız sonucu Osmanlı arşivlerinde bulunmuş (Dahiliye Defterleri Dosya No:143 Gömlek No:253) sicili, yani özgeçmişidir. Sicildeki en son kayıt 1912 tarihine, yani aşağı yukarı yukarıdaki fotoğrafın çekildiği tarihe aittir.

Sicilin giriş kısmında

محمد علي افندي حظور همايون ملكانه درسي شريف مخاطبلرندن و فاتح درسي عاملرندن درامهلي علي رضا افندينك مخدوميدر


Mehmed Ali Efendi, Huzur-ı Hümayun Mülükane ders-i şerif muhatablarından ve Fatih dersiamlarından Dramalı Ali Rıza Efendi’nin mahdumudur.

ibaresi yer almaktadır. Yani Mehmet Ali Bey'in huzur dersi muhataplarından ve Fatih Medresesi dersiamlarından Dramalı Ali Rıza Efendi'nin oğlu olduğu belirtilmektedir. Bu tanıtım Ali Rıza Efendi'nin, Ebül'ula Mardin'in Huzur Dersleri kitabından öğrendiğimiz mezartaşındaki ibareyle neredeyse kelime kelimesine özdeştir.

Sicilde ayrıca Mehmet Ali Bey'in bin üç yüz iki sene-i hicriyesinde yani milâdi takvimle 1884 yılında doğduğu, Davutpaşa ilköğretim okulundan 1 Eylül 1900 tarihinde, Vefa Lisesinden ise 22 Ekim 1904 tarihinde mezun olduğu, 27 Nisan 1907 tarihinde (Ali Rıza Efendi'nin öldüğü gün) Darülfunun Edebiyat bölümünden mezun olduğu belirtilmektedir. Üniversite öğrenimi sırasında Ziraat Bankasında staj yaptığı, 30 Mart 1910 tarihinde 800 kuruş maaşla Maliye Nezareti Özel kalem müdürlüğü İstatistik kalemi 2. Sınıf katipliğine atandığı yazılıdır. Yani yukarıdaki fotoğrafın çekildiği yıllarda Mehmet Ali Bey artık para kazanmaya başlamış, annesi Fatma Zehra hanım ve iki küçük kardeşi Remzi ve Mahmut Bey'den oluşan ailesinin başkanlık rolünü üstlenmişti.

Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra Mehmet Ali Bey'in kariyeri ilerlemeye devam edecek, ülkenin başkentinin Ankara'ya taşınması üzere Ankara'ya yerleşerek genç Türkiye'nin kurucu kadroları arasında yer alacaktı. Yandaki fotoğraf Mehmet Ali Bey'in 1930 yılında kardeşi Mahmut Bey'e Ankara'dan yolladığı bir fotoğraftır. Yaşamının geri kalan kısmını Ankara'da geçiren Mehmet Ali Bey Sayıştay Daire Başkanlığına kadar yükselmiş, 1965 yılında Ankara'da vefat etmiştir. Muhasebe-i Umumiye ve Bütçe Kanunları başlıklı bir kitabın yazarıdır.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Taşkasap

Dramalı Ali Rıza Efendi'nin İstanbul'daki evi Taşkasap semtinde, Molla Şeref mahallesinde bulunan 3 veya 4 katlı, yandakine benzer bir evdi. İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Taşkasap'ın adına Osmanlı arşivlerinde çok eski tarihlerden kalma belgelerde bile ratlayabiliyoruz. Örneğin, 21 Zilkade 1192, yani 11 Aralık 1778 tarihinden kalma bir belgede Taşkasap'taki bir yangından söz edilmektedir. Semtin adı Sadık Şendil'in Yedi Kocalı Hürmüz oyunuyla ölümsüzleşmiştir. Ayrıca semt ünlü Klasik Türk Müziği bestecisi Sadettin Kaynak'ın doğum yeridir. Eskiden Taşkasap semtinin parçası olan sokaklar günümüzde artık Fındıkzade ve Haseki semtleri olarak bilinmektedir. Semtin bazı sokakları 1958 yılında açılan (Turgut Özal) Millet Caddesi nedeniyle kaldırılmış olmakla birlikte eski sokakların büyük bir bölümü hala mevcuttur, hatta sokakların bazıları hala eski adlarını taşımaktadır.
Yanda Taşkasap semtinin 1922 yılında ve günümüzde çizilmiş haritalarını alt alta görebilirsiniz. Ahmediye ve Sofular Caddeleri hala aynı yerde mevcutturlar. Hayreddin Paşa Sokağının yeni adı Molla Gürani Sokak, Çeşme Sokak'ın yeni adı Sadi Çeşmesi Sokak'tır. Taşkasap Caddesi ise Millet Caddesinin bir parçası haline gelmiştir.

Ali Rıza Efendi bu semti oturmak için, dersiam olarak görev yaptığı Fatih Camii'ne yakınlığı nedeniyle seçmiş olmalıdır. Ali Rıza Efendi'nin bu eve 1880'li yıllarda eşi Fatmatüz Zehra ile evlendikten sonra yerleştiğini sanıyoruz. Ali Rıza Efendi'nin üç oğlu olan Mehmet Ali, Remzi ve Mahmut beyler 1884, 1899 ve 1902 yıllarında bu evde doğmuş olmalıdırlar. En küçük oğlu olan Mahmut Bey, 1963 yılına kadar bu evin bulunduğu arsada sonradan yaptırılmış bir evde oturmaya devam etmiştir. O yüzden de bu eski evin arsasının yerini kesin olarak bilmekteyiz. Evin bulunduğu arsa Fındıkzade semtinde, günümüzde Dedepaşa Sokak adıyla anılan sokakta bulunmaktadır. Yandaki eski haritaya göre sokağın eski adı Mehter Sokak idi. Aşağıdaki fotoğrafta Ali Rıza Efendi'nin evinin bulunduğu yerde 1963 yılında inşa edilmiş Nakşiler Apartmanını görmeniz mümkündür.

Ali Rıza Efendi'nin en küçük oğlu olan Mahmut Bey babası 1907 yılında vefat ettiği sırada sadece 5 yaşında idi. Mahmut bey babası öldüğü sırada çok küçük yaşta olmasına rağmen, babasının vefat ettiği gün çok sayıda sarıklı din adamının bir insan seli gibi Mehter Sokağı sardığını hatırlardı. Ali Rıza Efendi vefat ettiğinde büyük oğlu Mehmet Ali Bey 23 yaşındaydı ve Osmanlı arşivlerindeki siciline göre kaderin bir cilvesi olarak babasının vefat ettiği 27 Nisan 1907 günü Darülfünun'un Edebiyat şubesinden mezun olmuştu.

I. Dünya Savaşı'nın son yıllarında Ali Rıza Efendi'nin ailesi büyük bir faciayla sarsıldı. 13 Haziran 1918 günü çıkan Fatih Yangını Osmanlı döneminin en son büyük yangınıydı. 7500 yapının kül olduğu bu yangında Ali Rıza Efendi'nin evi tamamen yanarak yok oldu. Ali Rıza Efendi'nin el yazmaları ve nadir eserlerle dolu zengin kütüphanesinin büyük bir bölümü, muhtemelen kendi yazmış telif eserler de dahil olmak üzere bu yangında elden gitti. Evsiz kalan aile geriye kalan eserleri Haseki Camii'ne ve Valide Camii'nin kütüphanelerine bağışladı.

Ali Rıza Efendi'nin dul eşi Fatma Zehra hanım yanan evin yerine tek katlı 3 odalı bir ev yaptırarak vefat edene kadar genç yaştaki oğullarıyla birlikte burada oturdu. Fatma Zehra Hanım 1920'li yıllarda bu evde vefat etti. Ali Rıza Efendi'nin oğulları çeşitli yıllarda bu evde oturmaya devam ettiler. Cumhuriyetin ilanından sonra Mehmet Ali Bey Ankara'da görev aldı. Remzi Bey ve Mahmut Bey de evlenerek ülkenin çeşitli yerlerinde Türkiye Cumhuriyetinin çeşitli devlet kademelerinde görev yaptılar. Taşkasap'taki ev bazı yıllarda boş kaldı. Bazı yıllarda kiraya verildi. Sonunda 1963 yılında İstanbul'da yaşayan Remzi ve Mahmut Bey kardeşler evi satmaya karar verdiler. Ev satıldıktan sonra yıkılarak, yerine Nakşiler Apartmanı inşa edildi. Mahmut Bey yaşamının geri kalan kısmına Dedepaşa sokağa 100 metre ilerde satın aldığı bir apartman dairesinde geçirdi. Ali Rıza Efendi'nin iki torunu hala Fındıkzade semtinde ailenin Taşkasap'taki eski evine çok yakın olan bu dairede yaşamaktadırlar.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Kavaklı-Drama

Dramalı Ali Rıza Efendi'nin doğduğu yer Yunanistan'ın Drama kentine 25 kilometre uzaklıkta bir dağ köyüdür. Kavaklı'nın yerini yandaki haritada görmek mümkündür. Kavaklı'nın bağlı bulunduğu Doksat (Δοξάτο) Belediyesinin websitesinde Kavaklı köyünün terkedilmiş bir köy olduğu belirtilmektedir. Yunanistan nüfus kaynaklarına göre 1913 yılında köyün nüfusu 414 olarak saptanmıştır. Büyük ihtimalle o zamana kadar bu nüfusun tamamı Türktü. Ancak aynı yılda gerçekleşen İkinci Balkan Savaşı sırasında 30 Haziran 1913 günü Bulgar askerlerinin Doksat civarında katliam yaptıkları bilinmektedir. Bu katliamdan Kavaklı köyündeki Türklerin etkilenip etkilenmediğini bilmiyoruz.

Yanda Kavaklı'dan bir görüntüyü görebilirsiniz. 1924 yılındaki Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi sırasında köye Samsun'un Bafra ilçesinden gelen Rumlar yerleşmiştir. Yunan Nüfus kaynakları Kavaklı'ya mübadele sırasında 53 aileye üye 205 kişinin yerleştirildiğini belirtmektedir. Ayrıca Drama bölgesinden Bafra'ya büyük bir Türk mübadil grubun göç ettiği bilinmektedir. Kavaklı'daki Türklerin en azından bir kısmının Bafra'ya yerleşmiş olmaları mümkündür. Mübadeleden sonra köyün adı 1 Nisan 1927 tarihinde Egiros (Αίγειρος) olarak değiştirilmiştir.

Günümüzde Kavaklı köyünde Bafra'dan göç etmiş Rumların inşa etmiş oldukları Aya Yorgos kilisesi ve yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi harabe halinde bazı taş evler mevcuttur. Bu evlerin Türklerden kalmış olması mümkündür. Yunanların köyü ne zaman terkettikleri bilinmemektedir. Bazan Anadolu'dan Yunanistan'a gelen Rumların yerleştirildikleri köylerin iklim veya ekonomik koşullarını beğenmeyip geldikten kısa bir süre sonra yerleştirildikleri bu beldeleri terkettikleri biliniyor. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı sırasında 29 Eylül 1941 günü Bulgarların tekrar bu bölgede katliam yaptığı bilinmektedir. Katliamda burada yaşayan Yunanların ölmüş olmaları veya göç etmiş olmaları da mümkündür.

20 Kasım 2009 Cuma

Edirnekapı Mezarlığı

Yandaki resimde Edirnekapı semtinin 1922 yılında "Societe Anonyme Ottomane d'etudes et d'enterprises Urbaines" tarafından yapılmış bir haritasını görebiliriz. Ali Rıza Efendi'nin Edirnekapı Mezarlığına defnedildiği 1907 yılı ile 1922 yılı arasında bu mezarlıkta önemli bir değişiklik yapılmadığını varsaymak mümkün.Ebül'ula Mardin'in 2. cildi 1961 yılında yayınlanmış Huzur Dersleri kitabında Dramalı Ali Rıza Efendi'nin mezarının yeri Edirnekapısı dışında İbrâhimi Halebî civârında İbni Kemâl'e giden yolun solunda şeklinde tarif edilmektedir. Burada söz edilen yerler 18. yüzyılda İstanbul'da yaşamış bir fıkh âlimi olan İbrâhimi Halebî ile 16. yüzyılda yaşamış Kemal Paşazade olarak da bilinen bir Osmanlı şeyhülislamı olan İbni Kemâl'in türbeleridir. Ali Rıza Efendi'nin mezarının yeri yakınındaki ünlü din adamlarının türbelerine göre verilmiştir.

Yandaki harita ise aynı bölgenin 1922 tarihinde yapılmış haritayla aynı oranda ölçeklendirilmiş şimdiki halini göstermektedir. Mehmet Nermi Haskan tarafından yazılmış ve İstanbul Eyüp Belediyesi tarafından yayınlanmış EyüpSultan Tarihi adlı eserin Türbeler bölümünde İbn-i Kemal'in türbesi aşağıdaki şekilde tarif edilmektedir:
Edirnekapı dışında, Münzevi Caddesi üzerinde, Emir Buhari Cami civarında ve Eyüp'e giden yolun sol tarafında idi. Cami, 1941 tarihinde Vakıfça yıktırılmış ve türbe de, 1974 yılında Haliç Köprüsü çevre yolu yapımı sırasında, yola geldiğinden şimdiki yerine nakledilmiştir. Bugün, Haliç Köprüsü'nden gelindiğine göre, Edirnekapı dışındaki alt geçidin sol tarafında, set üzerinde ve Edirnekapı Mezarlığı duvarı yanındadır.

Yukarıdaki bu ifadeden Ali Rıza Efendi'nin mezarının Münzevi Caddesi üzerinde olduğu fakat İbn-i Kemal Türbesine kıyasla surlara daha yakın olduğu sonucunu çıkarabiliriz. O zaman Ali Rıza Efendi'nin mezarının çevre yolu inşaatından etkilenmemiş olması ihtimali vardır.

Yeni haritayla eski haritayı üstüste koyacak olursak 1922 yılı ile günümüz arasında Edirnekapı bölgesinde yapılan değişiklikleri görmek mümkündür. Bizans surlarının dışından geçen 100. Yıl ve Savaklar Caddeleri aynı yerdedir ancak genişletilmişlerdir. Eski haritada Edirnekapı Caddesi olarak gösterilen caddenin başlangıcı 100 metre kadar kuzeye doğru kaydırılmış ve Edirnekapı Kavşağı inşa edilmiştir.

Burada bizi ilgilendiren Münzevi Caddesinin durumudur. Eski ve Yeni haritalara bakılacak olursa Çevre yolu Münzevi Caddesinin ortasından geçerek caddeyi ikiye bölmüştür. Caddenin çevre yolunun dış kısmında kalan bölümü hala mevcuttur ve Münzevi Kışla Caddesi olarak anılmaktadır. Caddenin çevre yolunun iç kısmında kalan bölümü ise ortadan kaldırılmıştır ve şu anda Edirnekapı Şehitliğinin içinde bulunmaktadır. Mehmet Nermi Haskan'ın kitabında Eyüp'e giden yoldan kastedilen yol Çelebi Caddesi'dir. Çelebi Caddesi hala eskiden bulunduğu yerle aynı yerde durmaktadır. Bu durumda Dramalı Ali Rıza Efendi'nin mezarı eğer hala ayaktaysa Edirnekapı Şehitliği içinde Çelebi Caddesi ile Çevreyolu arasında Çelebi Caddesine yakın bir mevkide bulunmalıdır. Ancak 100 yılı geçen bir süre içinde mezarın ne durumda olduğu, hava şartları, hırsızlık ve bakımsızlıktan ne şekilde etkilendiğini bilmek mümkün değildir.

Hizmet Cetveli

Osmanlı dönemindeki Şeyhülislamlık makamına ait belgelerin arşivi günümüzde İstanbul Müftülüğüne bağlı Meşihat Arşivlerinde saklanmaktadır. Bu arşivlerde Fatih dersiamlarından huzur-u hümayun muhataplarından Ali Rıza Efendi hakkında yandaki hizmet cetveli bulunmuştur. Bu hizmet cetvelinde adı geçen Ali Rıza Efendi'nin hizmet yılları, hangi yıllarda aylık maaşının (maaş-ı şehri) kaç kuruş olduğu yazılmış, cetvelin altında hesap yapılarak toplam hizmet süresi 39 yıl 11 ay olarak hesaplanmıştır. Hizmet yılları 30 Eylül 1284 (Miladi 12 Ekim 1868) tarihinde başlamakta 14 Ağustos 1324 (Miladi 27 Ağustos 1908) tarihinde sona ermektedir. Vefat tarihi olarak 10 Ağustos 1324 (Miladi 28 Ağustos 1908) verilmiştir. Bu cetvelin yakınlarına bağlanacak maaşı hesaplamak için hazırlandığı anlaşılıyor.

Bu vefat tarihi Ebül'ula Mardin'in Huzur Dersleri kitabında Dramalı Ali Rıza Efendi için verilen 14 Nisan 1323 (Miladi 27 Nisan 1907) tarihiyle çelişmektedir. Aradaki 16 aylık bu farkın nedenlerini araştırmak için tekrar Huzur Dersleri kitabına başvurduk. Dramalı Ali Rıza Efendi'nin Huzur derslerine katıldığı yılların civarında huzur derslerine katılmış bütün Ali Rıza Efendilerin listesi şöyledir (Aşağıdaki yıllar Ramazan ayına ait olduğu için Rumi değil Hicri takvimle verilmiştir):


Hicri Yıllar1323132413251326
Kastamonulu Ali Rıza Efendi
Dramalı Ali Rıza Efendi
Ahıskalı Ali Rıza Efendi
Trabzonlu Ali Rıza Efendi
Giresunlu Ali Rıza Efendi
Karaağaçlı Ali Rıza Efendi
Köprülü Ali Rıza Efendi


Bu tablodan görüleceği gibi Trabzonlu, Giresunlu, Karağaçlı ve Köprülü Ali Rıza Efendiler yukarıdaki belgenin sahibinin ölüm tarihi olan Rumi 15 Ağustos 1324 ya da Hicri 1 Şaban 1326 tarihinden 1 ay sonraya gelen 1326 yılı Ramazan ayında huzur derslerine katılmış oldukları için bu belgenin sahibi olamazlar. Kastamonulu Ali Rıza Efendi ise bu tarihten 3 yıl öncesinde vefat etmiştir. Hicri Ramazan 1325- Ramazan 1326 ayları arasında vefat etmiş bir tek Ali Rıza Efendi vardır: O da Ahıskalı Ali Rıza Efendi'dir. Nitekim Huzur Dersleri kitabında Ahıskalı Ali Rıza Efendi'nin hal tercümesine (özgeçmiş) bakıyoruz ve aşağıdaki satırlarla karşılaşıyoruz:

Ahıskalı Ali Rıza Efendi

Ali Rıza Efendi Ahıskada çiftçilik ile iştigal eden Süryazade Muhammed Ağanın oğludur. Ahıskada doğmuştur. Tahsilini İstanbulda yaparak icazet almıştır. Fatih muciz dersiâmlarmdandır. 1293-1325 seneleri arasında Huzur Dersleri muhataplığında bulunmuştur. Padişahın huzurunda serbestçe idare-i kelâm mümkün olamıyacağı düşüncesiyle teklif olunan mukarrirligi kabul etmediği aile içinde söylenir. Huzur Dersleri mukarrirlerinden Priştineli Hacı îlyas Efendi bacanağıdır.

Ali Rıza Efendi, 1 Şaban 1326, 15 Ağustos 1324 tarihinde vefat etmiştir. Edirnekapı mezarlığında medfundur. (Hal tercümesi, torununun kızı sayın Neriman Arat tarafından verilmiştir. )


O zaman bu hizmet belgesi Ahıskalı Ali Rıza Efendi'ye ait olmalıdır. Dramalı Ali Rıza Efendi hakkında tarihsel belge bulma çabamız bu kez boşa çıkmış oluyor. Ancak Huzur Dersleri kitabındaki bilgiler doğrulanmış oluyor ve bu belge Dramalı Ali Rıza Efendi hakkında Huzur Dersleri kitabından bulduğumuz bilgilere güvenebileceğimizi gösteriyor.

17 Kasım 2009 Salı

Huzur Dersleri

Dedemiz Dramalı Ali Rıza Efendi'nin 1897-1906 yılları arasındaki Ramazan aylarında 11 kez muhatap olarak Huzur Derslerine katıldığını Ebül'ulâ Mardin'in Huzur Dersleri kitabından öğrenmiş bulunuyoruz. Bu dönem Osmanlı padişahı II. Abdülhamit'in saltanatının son yıllarına denk gelmektedir. Tahttan bir darbeyle indirilmekten korkan II. Abdülhamit Dolmabahçe Sarayı'nın deniz kenarında olmasından dolayı savunmasız olduğunu düşünerek Beşiktaş semti sırtlarında bir dizi köşk ve kasır yaptırmıştır. Bu yapılar topluca Yıldız Sarayı adıyla anılmaktadır. II. Abdülhamit saltanatı boyunca Osmanlı Devletini buradan yönetmiştir. Ali Rıza Efendi'nin huzur derslerine katıldığı yıllarda padişah saraya kapanmıştı ve mecbur olmadıkça saraydan ayrılmazdı. Gelenek olduğu üzere her cuma günü selamlığa (cuma namazı) çıkan padişah bu amaçla bile Yıldız Sarayı'nın içinde yaptırdığı Hamidiye Camii'ni kullanırdı. II. Abdülhamit huzur Dersleri için ise gene Yıldız Sarayı içinde bulunan Çit Kasrını kullanmıştır.

Çit Kasrı'nın fotoğrafı yanda görülmektedir. Dramalı Ali Rıza Efendi'nin huzur derslerine katıldığı mekan olan bu yapı günümüze kadar hasarsız ulaşmış, tek katlı ve ahşap bir binadır. 2007 yılına kadar IRCICA Kütüphanesi olarak hizmet vermekteydi. Şimdi ise müze ve sergi salonu olarak kullanılmaktadır.

Huzur Dersleri her yıl Ramazan ayında padişahın huzurunda yapılan, Osmanlı devletinin en seçkin ulemasının katılımıyla gerçekleşen dinî sohbetlerdi. Bu geleneğin geçmişi Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarına kadar uzanmaktadır. Ancak padişah III. Mustafa (1757-1774) döneminde huzur dersleri kesin bir geleneğe bağlanmıştır. Huzur dersleri Ramazan boyunca 8-10 defa olmak üzere 5-6 değişik içtima heyeti tarafından icra edilirdi. Her içtima heyeti 1 muharrir ve 5-10 muhataptan oluşurdu. İçtima heyetinin üyeleri şeyhülislam tarafından önceden tavsiye edilir ve padişah tarafından onaylanırdı. Genellikle üyeler Fatih, Süleymaniye ve Beyazıt gibi İstanbul'un en gözde cami ve medreselerinde görev yapan müderris ve dersiamların arasından seçilirdi. Huzur derslerine katılan ulema bir hata yapmadıkları sürece senelerce derslere katılmaya devam ederler, derslerin sonunda padişah tarafından para, altın ve erzakla ödüllendirilirlerdi.

Huzur derslerine konu olarak Kuran-ı Kerim'in bir suresi seçilir, bu sure muharrir tarafından okunduktan sonra dersler tefsir, tartışma ve soru-cevap şeklinde devam ederdi. Derslerin bitmesinden sonra hep birlikte iftar yapılırdı. II. Abdülhamit dindar bir padişah olduğu için huzur derslerine özel bir ilgi duymuş bir padişahtı. Dedemiz Dramalı Ali Rıza Efendi en son olarak 1906 yılının Ekim ve Kasım aylarına denk gelen Ramazan ayındaki Huzur derslerine katıldı. Üyesi olduğu içtima heyetinin muharrirliğini, daha önce iki kez birlikte çalışmış olduğu Tosyalı İsmail Zühtü Efendi yaptı. Ali Rıza Efendi bu en son katıldığı huzur dersinden 6 ay sonra, tam 27 Nisan 1907 tarihinde vefat etti. II. Abdülhamit bu tarihten sonra 2 yıl daha padişahlık yaptı. 1909 yılında 31 Mart Vakası sonucu tahttan indirildi.